7 Kasım 2021 günü gerçekleştirdiğimiz Dominar Rides Gaziantep Etkinliği ile Dominar severler Güneydoğu’nun güzelliklerini ve lezzetlerini barındıran Gaziantep’de keyifli bir gün geçirmek için buluştu. Gaziantep’in zengin mutfağını barındıran ve tarihi güzelliği ile her anımıza keyif katan Küşleme Kebaphan’da kahvaltımızı gerçekleştirmek üzere buluştuk. Tarihi İpek Yolu üzerine açılmış Küşleme Kebaphan, Gaziantep’de küşlemenin en doğru adreslerinden biri olmayı başarmış bizce. Günümüzün oldukça keyifli geçeceği, lezzeti bol kahvaltımızdan belliydi. Bu lezzete bir de Dominar severlerin sürüş deneyimi eklenince benzersiz bir kahvaltı haline geldi.
Kahvaltımızın ardından Gaziantep – Kahramanmaraş Ilıca istikametine doğru yola çıktık. Takribi 150 kilometre olan yolu Dominar’larımızla güvenli ve yolun keyfini hep beraber çıkararak tamamladık. Arada Kahramanmaraş’ta dondurma molası vermeden olmazdı. Hakiki keçi sütünden yapılmış Marfedo dondurmalarının tadı doyumsuzdu. Ilıcaya vardığımızda enerjilerimizi biraz kaybetmiş olsak da bu deneyimi yaşamış olmak hepimizi ayrı ayrı mutlu etti. Dinlenmek ve enerjimizi toplamak için mola verdik. Her bulduğumuz fırsatta Dominar’ların birbirinden teknolojik özellikleriyle sürüşlerimize kattığı konfordan söz ettik. Bol bol da deneyimlerimizi anlattık.
Dönüş yoluna çıkmadan enerjimizi toplayıp dikkatli ve güvenli sürüşler gerçekleştirmek adına Serin Yayla Tesislerinde akşam yemeğimizi yedik. Ilıca yolu üzerinde, göl kenarında bulunan Serin Yayla Tesisleri oldukça samimi ortamıyla bizi çok güzel ağırladı. Keyifli göl kenarı yemeğimizden sonra tekrar yola koyulduk.
Yolda olmayı seviyoruz, bir de bunu Dominar ailesiyle birlikte yapmaktan çok daha fazla keyfi alıyoruz. Etkinliğimizin sonuna yaklaşırken, bu keyfi bize yaşatan Dominar ailesi üyelerine teşekkür için yakıt alımlarını gerçekleştirdik. Vedamızı gerçekleştirirken her bir üyemizin yüzündeki memnuniyeti gördükçe ne kadar güzel işler başardığımızın tekrar farkına vardık.
Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz Dominar Rides İstanbul-Anadolu Etkinliği ile Dominar ailesinin fertleri İstanbul yollarının keyfini beraber deneyimledi. Ümraniye Trabzon Park’ta hoş sohbet eşliğinde gerçekleştirdiğimiz tanışma kahvaltımızda Dominar tutkunları, birbirinden teknolojik modelleriyle güvenli ve konforlu sürüşler sunan Dominar’ın yaşattığı keyifli sürüş deneyimlerini paylaştı. İki saat süren kahvaltımızın ardından Şile, Darlık Mahallesine doğru yola hep beraber yola çıktık.
Eskiden daracık, kıvrım kıvrım ve üç dört saatinizi alan İstanbul – Şile yolunun yerini günümüzde geniş otoyol almış olup yolculuk süresi yarıya düşmüştür. Geniş ve dümdüz yolda Dominar severlerle güvenli yolculuğun tadını çıkarmaya başladık. Bu yolun şehirleşmemiş kısmı, hala bir tarafının orman olması. Şehirden uzaklaşmaya başlayınca içimize de mis gibi orman havası dolmaya başlıyor.
Gün boyu şiddetli yağmur bize eşlik etmiş olsa da eksiksiz ekipmanlarımızla, her hava koşulunda Dominar’larımız sayesinde keyifli ve güvenli sürüşler gerçekleştirebileceğimizi de bizzat deneyimlemiş olduk. Darlık Mahallesi’nde soba başında geçirdiğimiz saatlerimiz de etkinliğimize nostaljik bir hava katarak hem içimizi ısıttı. Hoş sohbet ve bol bol sürüş hikayeleriyle geçen yemeğimizin ardından İstanbul’a dönmek üzere Dominar’larımıza atladık.
Şile – Darlık Mahallesine vardığımızda yemyeşil bir doğa bizi karşıladı. Hem İstanbul’a bu kadar yakın hem de İstanbul trafiğinden bu kadar uzak böyle yeşil alana sahip olmak gerçekten büyük ayrıcalık. Keyifle ve güvenle geçen yolculuğumuzu Darlık Mahallesi’nin güzel doğasında mola vererek taçlandırdık. Enerjimizi tam anlamıyla toplamak ve bu deneyimimizle Dominar’ların performanslarını değerlendirmek üzere yemek yiyeceğimiz mekâna doğru yol aldık.
Gün boyu şiddetli yağmur bize eşlik etmiş olsa da eksiksiz ekipmanlarımızla, her hava koşulunda Dominar’larımız sayesinde keyifli ve güvenli sürüşler gerçekleştirebileceğimizi de bizzat deneyimlemiş olduk. Darlık Mahallesi’nde soba başında geçirdiğimiz saatlerimiz de etkinliğimize nostaljik bir hava katarak hem içimizi ısıttı. Hoş sohbet ve bol bol sürüş hikayeleriyle geçen yemeğimizin ardından İstanbul’a dönmek üzere Dominar’larımıza atladık.
Ekim ayının başında gerçekleştirdiğimiz Dominar Riders Antalya Etkinliği ile Dominar ailesinin üyeleri buluştu. Memleketin her yerinde sonbahar rüzgârları eserken Antalya’nın yazdan kalma güneşli gününü beraber değerlendirdik. Antalya merkezde buluşup güne hep beraber kahvaltı yaparak başladık. Günün oldukça keyifli geçeceği buluşmanın ilk saatlerinden belli oldu. Hoş ve bol sohbet ile geçen kahvaltımızda Dominar severler tanışıp hemen kaynaştı.
Güzel ve keyifli bir kahvaltı ile bol enerji toplayarak Kumluca mevkiine doğru yola koyulduk.
Kumluca; Batı Akdeniz’de, Antalya Körfezi’nin batısındaki Teke Yarımadası ile Fethiye Körfezi arasında yer alıyor. Aynı zamanda Kumluca, Olimpos ve Adrasan gibi Türkiye’nin en güzel tatil merkezlerinden ikisine ev sahipliği yapıyor. Kumluca mevkiine, Hisarçandır Yolu üzerinden rota oluşturduk. Hem motosiklet için hem de dağ bisikleti için Antalya’da bulunan en iyi tırmanış rotalarında birisi Hisarçandır Yolu’dur. En güzel yanı şehirden uzaklaşmadan hemen tırmanışa başlayabileceğiniz bir rota olması. Bizim için de en güzel yanı Dominarların
Modellerimizin sağladığı yüsek tork ile her zaman optimum torkla güçlü sürüşler sergileyebiliyor olmaktı.
Temiz hava eşliğinde, dağların arasında kaldığı için de fazla rüzgâr almayan yolda harika bir doğa sürüşünü hep birlikte deneyimledik.
Oldukça keyifli ve heyecanlı bir sürüş gerçekleştirmiş olsak da enerji kaybettiğimiz kaçınılmaz bir gerçek. Biraz soluklanmak ve yolun geri kalanını verimli geçirmek adına dinlenme molası verdik, fırsatını bulmuşken yol deneyimlerimizi paylaştık. Dinlendikten sonra rotamıza Ulupınar-Kemer istikametinde devam ettik.
Antalya’ya ortalama 70 km, Kemer’e ise yine ortalama 25 km uzaklıkta olan Tekirova ve Çıralı beldeleri arasında yer alan Ulupınar, Toros Dağları’nın eteklerinden doğan Ulupınar Çayı’ndan ve buz gibi akan doğal kaynak sularından almış. Yolculuğumuz boyunca bize mis gibi çam kokusu ve Torosların esintisi eşlik etti.
Yolculuğumuzun sonuna doğru yaklaşırken bugün bizlere eşlik eden ve rotamızı keyifli kılan Dominar ailesi üyelerine teşekkür için yakıt alımlarını gerçekleştirdik. Ardından tüm yorgunluğumuzu atmak ve dönüş yoluna enerjik çıkmak için Ulupınar Dönerci Hamdi Bey’de akşam yemeğimizi yedik. Dostluk ve sürüş tutkusu dolu bugünü yaşadığımız dostlarımızla vedalaşma vakti geldiğinde yüzlerdeki memnuniyet hepimizi çok mutlu etti.
Bu yazımızda sizleri Karadeniz’in en doğusuna, doğal güzelliği ile bir cennet olan Artvin’deki Borçka Karagöl Tabiat Parkı’na götüreceğiz. Hiç gitmeseniz de mutlaka adını duymuşsunuzdur. Artvin’de iki tane Karagöl var; biri Borçka’da bir diğeri ise Şavşat’ta yer alıyor. Biz rotamızı Borçka Karagöl’e doğru çizdik.
Öncelikle kısaca Artvin’den bahsedelim. Tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanan Artvin, engebeli arazi şartları ve coğrafyasına rağmen barındırdığı yapılar, zengin fauna ve endemik bitki türleriyle Karadeniz’in bulunmaz güzelliklerinden biridir. Yolunuz Karadeniz’e düşerse yaylalarına çıkıp yeşile doyabilir, Karadeniz ve Gürcü mutfaklarının en leziz yemeklerini tadabilirsiniz.
KARAGÖL’ÜN TARİHİ VE YAPISI
Artvin’de bulunan Karagöl 1800’lü yıllarda tektonik hareketler sonucunda meydana gelen gelmiş. Deniz seviyesinin yaklaşık 1450 metre üzerinde yer alıyor. Klaskur Yaylası’nda yer alan tepede meydana gelen toprak kayması sonucu yine aynı isimle anılan Klaskur Deresi’nin ağzı kapanmış ve sonucunda Karagöl oluşmuş.
Günümüze kadar bozulmadan, insanoğlunun beton sevgisine kurban gitmeden ve orijinal dokusunu koruyarak gelebilmiş Karagöl, umarız bu şekilde doğal yapısını korur. Etrafında yer alan çeşitli ağaç ve bitkilerin yer aldığı sık orman yapısıyla da birçok canlıya ev sahipliği yapıyor. Tam anlamıyla el değmemiş saklı bir cennet diyebiliriz. Bölge şehir merkezine göre daha soğuk bir havaya sahip olduğu için sıkı sıkı giyinmenizi tavsiye ederiz.
KARAGÖL’DE NEREDE KALINIR? NE YENİR?
Karadeniz rotalarının olmazsa olmazı bizce kamp kurmaktır. Bu yönden Karagöl de oldukça elverişli. Gölü seyretmek için çıktığınız minik bir iskele var. Bu iskelenin tam karşısında 6-7 tane çadır kurabileceğiniz alan bulunmakta. Tamamen doğanın içinde, yemyeşil ve sessiz sakin bir kamp yapma fırsatını burada yakalayabilir, çok keyifli bir deneyim yaşayabilirsiniz.
Kamp koşullarına ayak uyduramayacağınızı düşünüyorsanız da yol üzerinde her keseye uygun pansiyonlar mevcut. Çoğu aile işletmesi olan bu pansiyonlar oldukça temiz ve sıcak ortama sahip.
Yemek konusunda çok alternatife sahip olmasa da tabiat parkının içinde işletilen bir restoran bulunmakta. Restoranda da köfte ekmek, tost gibi yiyecekler mevcut.
KARADENİZ’İN YEŞİL CENNETİ ‘’RİZE’’
Yaylaları, dereleri, damak çatlatan lezzetleriyle Türkiye’nin en yeşil yerlerinden biridir Rize. Büyük şehir gürültüsünden ve kalabalığından sıkıldıysanız, doğanın peşine düştüyseniz Rize sizin için en doğru adres.
RİZE’DE NERELERİ GEZMELİ? NELER YAPMALI?
Aslına bakarsanız genel olarak Karadeniz turuna çıkmak için ideal zamanı belirlemek ya da önermek pek de kolay değil. Çünkü her an şiddetli bir yağmura yakalanma ihtimaliniz var. Hem hava koşulları hem de yol koşulları oldukça zor desek yanılmış olmayız. Bu nedenle bu koşulları daha da zorlaştırmamak için kışın yola çıkmanızı tavsiye etmeyiz. Yaz aylarında gidecek olursanız da gündüz fazla sıcak, gece için de fazla soğuk hava koşullarına göre yanınıza ekipman almanız gerekebilir. Biz yine de bu zorlu koşullara rağmen mutlaka gidip görmeniz gerektiğini düşünüyoruz. İlk defa gideceklere de tabii ki yaz aylarında gitmelerini vurguluyoruz. Bu zor koşullara rağmen, yemyeşil doğasıyla sizi huzura boğacak Rize’nin güzelliklerinden bahsedelim.
Rize denilince akla ilk olarak Ayder Yaylası olmak üzere yaylaları, Kaçkar Dağları, yemyeşil doğası, buz gibi suları, masmavi denizi ile adeta bir cennet olan Çamlıhemşin gelir. Bunların yanı sıra Rize’nin tarihi yerleri, yöresel lezzetleri ve antik kentleri de Rize denilince akla gelenlerden. Rize, yeşilin ve mavinin iç içe olduğu eşsiz manzaraya sahip, her insanı büyüleyecek güzellikte bir yer. Bu güzellikler arasında yapabileceğiniz birçok aktivite bulunmaktadır.
Bunlardan ilki Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı gezmek olmalıdır. Fırtına Deresi ile Hemşin Deresi arasındaki Kaçkar Dağları’nda, muhteşem bir doğa sunan Türkiye’nin en etkileyici milli parkları arasındadır. Doğu Karadeniz’in yemyeşil, sık ormanları, hırçın dereleri, geniş ve sarp vadileri ile yüksek tepelerden oluşan milli park 1994 yılından beri koruma altında. Kaçkar Dağları 4000 metreye yaklaşan zirvesi ile Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek dağı unvanını taşıyor.
Milli park gezisinden sonra Kaçkar Dağları’nda yapabileceğiniz en keyifli etkinliklerden biri de motosiklet ve bisiklet turlarıdır. Kendinizi gökyüzünde bir kuş misali süzülmeye hazırlayın şimdiden. Yerli ve yabancı birçok insanın rağbet ettiği bu aktivite en çok Çamlıhemşin, Sal, Pokut, İkizdere ve Anzer bölgelerinde yapılıyor.
Doğa ve tarihin buluştuğu Rize’de karşılaşacağınız taş köprü manzaralarına hayran kalacaksınız. Yeşilin her tonu ile birleşen taş köprüler harika kareleri ortaya çıkarıyor. “Hangi açıdan fotoğrafını çeksem bu eşsiz doğa manzarasını?” diye diye binlerce kareleri biriktiriveriyorsunuz. O kadar çok köprü var ki görüp hayran kalabileceğiniz; Taş Kemer Köprüler, Şenyuva Köprüsü, Çağlayan Köprüsü, Güneyce Köprüsü ve bizim aralarında en hayran kaldığımız; doğayla inanılmaz bir ahenk içinde olan Çamlıhemşin’deki Köprüköy Köprüsü.
Köprüköy Köprüsü, Fırtına Dersi üzerine kurulmuş taş köprülerden birisi. Köprünün batı ayağına küçük bar tabliye kemeri ilave edilmiştir. Köprünün korkuluk duvarları tamamen yıkılmıştır. 19. yüzyıl sonlarında Türk ustalar tarafından köprünün tekrar yapıldığı bilinmekte.
Gelelim Rize’yi Rize yapan o çok meşhur Ayder Yaylası’na. Doğu Karadeniz denince akla yaylalar, yayla denince de ilk akla gelen yer Ayder Yaylası’dır. Ayder Yaylası Rize ilinin Çamlıhemşin ilçesinin 18 km kuzeyindedir. Ayder Yaylası eminiz ki, her mevsim ayrı bir güzelliktedir. Yazın serin ve kırmızı, turuncu, sarı renklerde, kışın ise gidenlerin paylaştığı karelerden gördüğümüz üzere karlarla kaplı yeşil ve bembeyazdır. Bembeyaz halini görmeyi de istediğimiz tartışılmaz bir gerçek. Kışın yaylanın güneyindeki dağlara helikopterle gidilerek aşağıya doğru kayak yapılmakta. ‘Heliski’ denilen bu kayak türü için Avrupa’nın farklı ülkelerinden meraklıları buraya geliyor.
RİZE’DE NEREDE KALINIR? NE YENİR?
Hep düşlediğimiz ve bize heyecan veren kamp hayatını Ayder Yaylası’nda da gerçekleştirerek anılarımıza anı kattık. Tabi bize bu keyfi katan kamp deneyimimizin bir bedeli oldu. Geceleri yayla soğuğunu iliklerimize kadar hissetsek de bu doğada uyumanın huzurunu tarif edemeyiz. Böyle bir deneyim biraz zevk, biraz da cesaret işi. Temizlik ve konfor bekleyenler için zor ama sadelik içinde yüzüp, gözlerini kapatınca hayal dünyasında yüzenler için en güzel anı. Konfor beklentisi olanlar için de bölgede her keseye uygun pansiyon ve otel bulunmakta. Bütçenize uygun mutlaka bir konaklama tesisi bulacaksınız.
Rize’ye gelmişken yemenizi tavsiye edeceğimiz yiyecekler arasında da fasulye turşusunun kavurması, hamsikoli, lahana sarması, lahana yemekleri ve tabii ki, vazgeçilmez tadına doyulmayacak lezzetteki muhlama var. Bizim favorimiz ise yöreye ait tazecik tereyağı ve bal.
Çok keyif alarak ve her dokusuna hayran kalarak gezdiğimiz bir rota oldu Karadeniz rotamız. Bu eşi benzeri bulunmayan güzellikleri bir de bembeyaz haliyle görmeye geleceğiz. Umarız ki hep böyle yemyeşil kalır.