01 Kas, 21

TERTEMİZ HAVASIYLA YEMYEŞİL ROTAMIZ ‘’KARADENİZ’’

EL DEĞMEMİŞ CENNET ‘’ARTVİN-KARAGÖL’’

Bu yazımızda sizleri Karadeniz’in en doğusuna, doğal güzelliği ile bir cennet olan Artvin’deki Borçka Karagöl Tabiat Parkı’na götüreceğiz. Hiç gitmeseniz de mutlaka adını duymuşsunuzdur. Artvin’de iki tane Karagöl var; biri Borçka’da bir diğeri ise Şavşat’ta yer alıyor. Biz rotamızı Borçka Karagöl’e doğru çizdik.

Öncelikle kısaca Artvin’den bahsedelim. Tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanan Artvin, engebeli arazi şartları ve coğrafyasına rağmen barındırdığı yapılar, zengin fauna ve endemik bitki türleriyle Karadeniz’in bulunmaz güzelliklerinden biridir. Yolunuz Karadeniz’e düşerse yaylalarına çıkıp yeşile doyabilir, Karadeniz ve Gürcü mutfaklarının en leziz yemeklerini tadabilirsiniz.

KARAGÖL’ÜN TARİHİ VE YAPISI

Artvin’de bulunan Karagöl 1800’lü yıllarda tektonik hareketler sonucunda meydana gelen gelmiş. Deniz seviyesinin yaklaşık 1450 metre üzerinde yer alıyor. Klaskur Yaylası’nda yer alan tepede meydana gelen toprak kayması sonucu yine aynı isimle anılan Klaskur Deresi’nin ağzı kapanmış ve sonucunda Karagöl oluşmuş.

Günümüze kadar bozulmadan, insanoğlunun beton sevgisine kurban gitmeden ve orijinal dokusunu koruyarak gelebilmiş Karagöl, umarız bu şekilde doğal yapısını korur. Etrafında yer alan çeşitli ağaç ve bitkilerin yer aldığı sık orman yapısıyla da birçok canlıya ev sahipliği yapıyor. Tam anlamıyla el değmemiş saklı bir cennet diyebiliriz. Bölge şehir merkezine göre daha soğuk bir havaya sahip olduğu için sıkı sıkı giyinmenizi tavsiye ederiz.

KARAGÖL’DE NEREDE KALINIR? NE YENİR?

Karadeniz rotalarının olmazsa olmazı bizce kamp kurmaktır. Bu yönden Karagöl de oldukça elverişli. Gölü seyretmek için çıktığınız minik bir iskele var. Bu iskelenin tam karşısında 6-7 tane çadır kurabileceğiniz alan bulunmakta. Tamamen doğanın içinde, yemyeşil ve sessiz sakin bir kamp yapma fırsatını burada yakalayabilir, çok keyifli bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Kamp koşullarına ayak uyduramayacağınızı düşünüyorsanız da yol üzerinde her keseye uygun pansiyonlar mevcut. Çoğu aile işletmesi olan bu pansiyonlar oldukça temiz ve sıcak ortama sahip.

Yemek konusunda çok alternatife sahip olmasa da tabiat parkının içinde işletilen bir restoran bulunmakta. Restoranda da köfte ekmek, tost gibi yiyecekler mevcut.

KARADENİZ’İN YEŞİL CENNETİ ‘’RİZE’’

Yaylaları, dereleri, damak çatlatan lezzetleriyle Türkiye’nin en yeşil yerlerinden biridir Rize. Büyük şehir gürültüsünden ve kalabalığından sıkıldıysanız, doğanın peşine düştüyseniz Rize sizin için en doğru adres.

RİZE’DE NERELERİ GEZMELİ? NELER YAPMALI?

Aslına bakarsanız genel olarak Karadeniz turuna çıkmak için ideal zamanı belirlemek ya da önermek pek de kolay değil. Çünkü her an şiddetli bir yağmura yakalanma ihtimaliniz var. Hem hava koşulları hem de yol koşulları oldukça zor desek yanılmış olmayız. Bu nedenle bu koşulları daha da zorlaştırmamak için kışın yola çıkmanızı tavsiye etmeyiz. Yaz aylarında gidecek olursanız da gündüz fazla sıcak, gece için de fazla soğuk hava koşullarına göre yanınıza ekipman almanız gerekebilir. Biz yine de bu zorlu koşullara rağmen mutlaka gidip görmeniz gerektiğini düşünüyoruz. İlk defa gideceklere de tabii ki yaz aylarında gitmelerini vurguluyoruz. Bu zor koşullara rağmen, yemyeşil doğasıyla sizi huzura boğacak Rize’nin güzelliklerinden bahsedelim.

Rize denilince akla ilk olarak Ayder Yaylası olmak üzere yaylaları, Kaçkar Dağları, yemyeşil doğası, buz gibi suları, masmavi denizi ile adeta bir cennet olan Çamlıhemşin gelir. Bunların yanı sıra Rize’nin tarihi yerleri, yöresel lezzetleri ve antik kentleri de Rize denilince akla gelenlerden. Rize, yeşilin ve mavinin iç içe olduğu eşsiz manzaraya sahip, her insanı büyüleyecek güzellikte bir yer. Bu güzellikler arasında yapabileceğiniz birçok aktivite bulunmaktadır.

Bunlardan ilki Kaçkar Dağları Milli Parkı’nı gezmek olmalıdır. Fırtına Deresi ile Hemşin Deresi arasındaki Kaçkar Dağları’nda, muhteşem bir doğa sunan Türkiye’nin en etkileyici milli parkları arasındadır. Doğu Karadeniz’in yemyeşil, sık ormanları, hırçın dereleri, geniş ve sarp vadileri ile yüksek tepelerden oluşan milli park 1994 yılından beri koruma altında. Kaçkar Dağları 4000 metreye yaklaşan zirvesi ile Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek dağı unvanını taşıyor.

Milli park gezisinden sonra Kaçkar Dağları’nda yapabileceğiniz en keyifli etkinliklerden biri de motosiklet ve bisiklet turlarıdır. Kendinizi gökyüzünde bir kuş misali süzülmeye hazırlayın şimdiden. Yerli ve yabancı birçok insanın rağbet ettiği bu aktivite en çok Çamlıhemşin, Sal, Pokut, İkizdere ve Anzer bölgelerinde yapılıyor.

Doğa ve tarihin buluştuğu Rize’de karşılaşacağınız taş köprü manzaralarına hayran kalacaksınız. Yeşilin her tonu ile birleşen taş köprüler harika kareleri ortaya çıkarıyor. “Hangi açıdan fotoğrafını çeksem bu eşsiz doğa manzarasını?” diye diye binlerce kareleri biriktiriveriyorsunuz. O kadar çok köprü var ki görüp hayran kalabileceğiniz; Taş Kemer Köprüler, Şenyuva Köprüsü, Çağlayan Köprüsü, Güneyce Köprüsü ve bizim aralarında en hayran kaldığımız; doğayla inanılmaz bir ahenk içinde olan Çamlıhemşin’deki Köprüköy Köprüsü.

Köprüköy Köprüsü, Fırtına Dersi üzerine kurulmuş taş köprülerden birisi. Köprünün batı ayağına küçük bar tabliye kemeri ilave edilmiştir. Köprünün korkuluk duvarları tamamen yıkılmıştır. 19. yüzyıl sonlarında Türk ustalar tarafından köprünün tekrar yapıldığı bilinmekte.

Gelelim Rize’yi Rize yapan o çok meşhur Ayder Yaylası’na. Doğu Karadeniz denince akla yaylalar, yayla denince de ilk akla gelen yer Ayder Yaylası’dır. Ayder Yaylası Rize ilinin Çamlıhemşin ilçesinin 18 km kuzeyindedir. Ayder Yaylası eminiz ki, her mevsim ayrı bir güzelliktedir. Yazın serin ve kırmızı, turuncu, sarı renklerde, kışın ise gidenlerin paylaştığı karelerden gördüğümüz üzere karlarla kaplı yeşil ve bembeyazdır. Bembeyaz halini görmeyi de istediğimiz tartışılmaz bir gerçek. Kışın yaylanın güneyindeki dağlara helikopterle gidilerek aşağıya doğru kayak yapılmakta. ‘Heliski’ denilen bu kayak türü için Avrupa’nın farklı ülkelerinden meraklıları buraya geliyor.

RİZE’DE NEREDE KALINIR? NE YENİR?

Hep düşlediğimiz ve bize heyecan veren kamp hayatını Ayder Yaylası’nda da gerçekleştirerek anılarımıza anı kattık. Tabi bize bu keyfi katan kamp deneyimimizin bir bedeli oldu. Geceleri yayla soğuğunu iliklerimize kadar hissetsek de bu doğada uyumanın huzurunu tarif edemeyiz. Böyle bir deneyim biraz zevk, biraz da cesaret işi. Temizlik ve konfor bekleyenler için zor ama sadelik içinde yüzüp, gözlerini kapatınca hayal dünyasında yüzenler için en güzel anı. Konfor beklentisi olanlar için de bölgede her keseye uygun pansiyon ve otel bulunmakta. Bütçenize uygun mutlaka bir konaklama tesisi bulacaksınız.

Rize’ye gelmişken yemenizi tavsiye edeceğimiz yiyecekler arasında da fasulye turşusunun kavurması, hamsikoli, lahana sarması, lahana yemekleri ve tabii ki, vazgeçilmez tadına doyulmayacak lezzetteki muhlama var. Bizim favorimiz ise yöreye ait tazecik tereyağı ve bal.

Çok keyif alarak ve her dokusuna hayran kalarak gezdiğimiz bir rota oldu Karadeniz rotamız. Bu eşi benzeri bulunmayan güzellikleri bir de bembeyaz haliyle görmeye geleceğiz. Umarız ki hep böyle yemyeşil kalır.

25 Eki, 21

ROTAMIZI AKEDENİZİN GÖZDESİ ANTALYA’YA ÇEVİRİYORUZ

Yaz aylarını geride bırakırken, keyifli bir motosiklet yolculuğu için gidilmesi ve keşfedilmesi gereken rotalardan biri bizler için Antalya’dır. Saymakla bitiremeyeceğimiz eşsiz güzelliklere sahip Antalya da bir tarafınıza denizi bir tarafınıza doğanın güzelliklerini alıp keyifli sürüşler gerçekleştirebilirsiniz.

Antalya her mevsim sıcaklığını koruma ve konforlu sürüşler yapma imkânı sağlasa da ekipmanlarımızı mutlaka eksiksiz ve tam kullanmamız gerektiğini unutmamalıyız. Antalya bölgesi, bahar aylarında oldukça yağışlı bir lokasyon olduğu için yanımızda mutlaka kendimizi ve eşyalarımızı korumak için yağmurluk bulundurmalı böylelikle, olumsuz hava koşullarının sürüşümüzü etkilemesine izin vermemeliyiz.

Yapacağınız uzun sürüşlerin ardından, mutlaka dinlenmeli ve yolunuza öyle devam etmelisiniz. Antalya’da motosiklet gezginlerinin uğradığı çok fazla kamp alanı ve bungalovlar bulunmaktadır. Kemer’e yolunuz düşerse bulunmaz güzellikte bir lokasyon olan Phaselis Koyu’na uğramayı sakın unutmayın. Denizi ve doğası ile sürüş keyfinize bir de burada tatil keyfi katabilirsiniz. Koy koy gezmeyi seviyorsanız da Antalya denilince akla gelen Adrasan Korsan Koyu’na mutlaka uğramalısınız. Rotanıza güzellik katacak bir başka lokasyon da Olimpos’tur. Antik yapılar içinde bungalov evlerde hem huzur dolu hem de hareketli bir konaklama deneyimi geçirebilirsiniz. Ayrıca Antalya yolundan Olimpos’a inen yolun, sürüşünüze katacağı heyecan da artısı. Önereceğimiz bir başka konaklama noktası da Gizli Koy. Doğa tutkunlarının favori lokasyonlarından biri olan Gizli Koy, konaklamaların yanı sıra günübirlik ziyaretler için de sıklıkla tercih edilmektedir.

ANTALYA’DA GEZMENİZ GEREKEN YERLER

Antalya’nın gezilecek görülecek yerlerini saymakla bitiremeyiz, demiştik. Birbirinden güzel birçok lokasyona sahip olan Antalya’da başlıca görmeniz gereken noktalara bir ufak değineceğiz.

Antalya’ya gelmişken merkeze de mutlaka uğramalısınız. Kaleiçi’ni gezmeye nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız sizin için küçük bir rota da burada çıkaralım. Hadrian Kapısı’nın olduğu taraftan giriş yapıp sokakları dolaşarak bitiş noktanızı da Hıdırlık Kulesi şeklinde belirleyebilirsiniz.

“Şehrin ortasında doğal güzellik kaldı mı?” diye soranları Kurşunlu ve Düden Şelaleri’ne doğru alalım. Şehrin ortasında etrafı binalarla dolu olan bu şelale gürül gürül akmaya devam ederken, turistlerin ve gezginlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Kurşunlu Şelalesi doğayla iç içe olan lokasyonu ve berrak suyuyla herkese huzur dolu bir soluk aldırıyor. Ayrıca şelalenin etrafında ziyaretçilerine kolay bir gezi imkânı sunmak için bir yürüme alanı mevcut.

Gezip görüp tarihinden de bir şeyler alayım, diyenlere ise Antalya Müzesi’ni gezmelerini tavsiye ederiz. Antalya Müzesi, 1922 yılında Süleyman Fikri Ertan tarafından 1. Dünya Savaşı sonrası tarihi eserleri, yağmacılardan korumak için kurulmuş. Müze içerisinde ise Antalya’da yer alan üç antik kent olan Lykia, Pamphylia ve Pisidia’dan kalan tarihi eserleri görebilirsiniz.

Doğa da severim tarih de diyenlere ise Köprülü Kanyonu’nu gezip görmelerini tavsiye ederiz. Milli bir park olan bu kanyonda, Roma döneminden kalma iki köprü bulunmaktadır.

GEZİLECEK YERLER HAKKINDA İPUÇLARI

Kaleiçi; Antalya merkezinde yer alan oldukça canlı bir lokasyondur. Antalya Limanı’na kuş bakışı seyri bulunan Kaleiçi’nin taş sokaklarında; yöresel hediyelikler bulabilir, geceleri ise her tercihe uygun mekânlarında keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Konyaaltı; plajları, konaklama imkânları ve şehir merkezine yakınlığı ile de ulaşım kolaylığı sağlaması açısında oldukça tercih edilen bir beldedir. Konyaaltı Plajı ile ünü ülke sınırlarını aşmış olan ilçe, Türkiye’de yaz turizminin önemli rotalarından biridir. Konyaaltı, Likya Yolu üzerinde konumlanması açısından da oldukça değerlidir. Lara; Antalya’nın en lüks turistik ilçelerinden biri desek yalan olmaz. Lara, Antalya’nın diğer bölgelerinden çok daha popüler ve daha pahalı. Bunun en önemli sebebiyse Lara’nın Türkiye’nin en uzun ve güzel kumsalına sahip olması. Belek; özellikle doğal güzelliği ile sahip olduğu popülerliği sonuna kadar hak ederken çok sayıda tarihi değeri de barındırması sebebiyle ziyaretçilerinin hem doğaya hem de tarihe doymasını sağlayan nadide bir tatil destinasyonu. Tekirova; Akdeniz’in masmavi sularını çeviren ormanları ile mavi ve yeşili aynı anda sunuyor misafirlerine. Yani mis gibi sularda yüzerken aynı anda tablo gibi manzaralar izleyebiliyorsunuz. Sakin bir tatil için olmazsa olmaz bir lokasyon. Olimpos; Antalya’nın Çıralı ilçesine bağlı, son dönemlerde oldukça popüler bir rota hâline gelmiştir. Hem tarihin hem de doğanın harmanlanarak ortaya çıkardığı muazzam görüntü hem aileleri hem de gençleri kendine çekmektedir. Adrasan; Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı, Musa Dağı’nın gölgesinde uzanan Akdeniz’in en güzel kumsallarından birine sahip koydur. Masmavi denizin üç taraftan, yemyeşil çam ağaçlarıyla süslediği, sessiz, sakin ve huzurlu bir tatili arayanların adresidir.

30 Tem, 21

KIYILARIN MAVİLİĞİNDE 1050 KM’LİK ROTANIZ

Yaz aylarının gelmesiyle evde duramayan motosiklet tutkunlarına yepyeni bir rota ile geliyoruz. Yolun keyfini uzun uzun, denizin, kumun, güneşin tadını doyasıya çıkaracağınız beş ayrı şehir, yedi ayrı noktadan oluşan, 7 ile 10 gün arası süren rotamıza gelin birlikte göz atalım.

ÇANAKKALE’DEN YOLA ÇIKIYORUZ

Çanakkale’nin eşsiz tarihi dokusuyla yolculuğumuza başlıyoruz. Şehitlik ziyareti, Truva ve Aynalı Çarşı gezisinin ardından sakinliği, yavaş akan hayat temposu, rüzgârı, Ege Denizi’nin soğuğu, tepelerde dolaşan keçileri ve tavernaları ile ruhunuzu okşayan Gökçeada’da alıyoruz soluğu. Buralardayken Bozcaada’nın eşsiz koylarında denize girip huzur dolu bir yolculuk etmeden geçmemek lazım. Deniz, kum ve güneşin tadını adalarda doyasıya çıkardıktan sonra Çanakkale gezimizi Behramkale’nin antik dokuları ile kapatmanın keyfi bambaşka. Aristo’nun felsefe okulunu ziyaret etmek için çıkacağınız tarihi yolların keyfini çıkarırken, bir durup yol kenarındaki el emeği ürünler satan tezgâhları da ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Çanakkale gezisinde konaklamayı düşünenler için de Gökçeada Camping ve Ayazma Camping’i gibi birbirinden güzel, temiz ve işletmesiyle de samimi iki kamp alanını tavsiye ederiz.

ÇANAKKALE’NİN SOĞUK SULARINDAN BALIKESİR’İN SICAK SULARINA

Her sene turizm potansiyeli artsa da Balıkesir, hala doğal ve el değmemiş güzelliklerini koruyor. Huzur dolu ve sessiz sakin bir tatil yapayım, ağaçlar arasında sürüşümü gerçekleştireyim istiyorsanız buyurunuz sizi Edremit’e alalım. Kaz Dağları ve Edremit Körfezi arasındaki mükemmel konumu ile Edremit, İstanbul ve Çanakkale’de ikamet eden hafta sonu tatilcilerinin de mutlaka rotasına dahil olmaktadır. Antik Çağ’daki adı “Adramytteion” olan Edremit’in merkezinde deniz olmasa da Altınoluk ve Akçay mahallelerinin denize kıyısı vardır. Kaz Dağları’nın tertemiz havasını soluyacağınız Edremit’te yapılacak aktivitelerin başında kuşkusuz yürüyüş yapmak ve yüzmek geliyor. Suyu her ne kadar Çanakkale kadar soğuk olmasa da yine de içinizi ürperterek yaz sıcaklarına birebir gelecek. Denizin tadını çıkardıktan sonra eşsiz sürüşler gerçekleştireceksiniz. Balıkesir’deyken de Şahindere Kanyonu’nu ve Hasanboğuldu Göleti’ni de mutlaka ziyaret edin. Burada konaklamak isteyen sürücülerimize de Endes Camping ve Kazdağları Camping önerebileceğimiz birbirinden güzel kamp alanlarıdır.

EGE’NİN İNCİSİ İZMİR’E DOĞRU YOL ALIN

Sokaklarıyla, kordonuyla, mekanları, denizi ve doğasıyla sizi baştan çıkaracak gezmelere doyamayacağınız bir şehirdir İzmir. Kıvrımlı yollarla sürüş keyfinin tadını çıkarırken bir yanınıza da deniz manzarasını almanız bu keyfi ikiye katlayacak. Tatilinizi ister gündüzleri denize girip gecenizi İzmir’in sokaklarında renkli ve hareketli geçirebilir, isterseniz de tatil beldelerinin eşsiz manzaralarında ve antik kentleri arasında gezinerek kültürel doyuma ulaşabilirsiniz. Her yönüyle size eşsiz anlar yaşatacak İzmir’de konaklama yapabileceğiniz Deniz Çadır Camping’e ve Çandarlı Cennet Tepe Camping’e bir bakmanızı da tavsiye ederiz.

MUĞLA’NIN BİRBİRİNDEN GÜZEL BELDELERİNE DOĞRU YOL ALIN

Muğla deyince akla bembeyaz yapısı, eğlence kültürü ve berrak denizi ile Bodrum geliyor. Bodrum öyle bir yer ki sabaha kadar eğlenmek isteyeni de mutlu ediyor, bir köşede sessizce kitabını okuyup denize gireni de. Bir bakıma da her yaşa hitap etmesindendir bu kadar sevilmesi. Aslında Bodrum’da gezilecek yerler o kadar fazla ki her bir koyunu keşfetmeniz için en az bir haftanızı ayırmanız gerekir. Vaktiniz kısıtlı ise bunların arasından Bardakçı Koyu’nu ve Akvaryum Koyu’nu gezmenizi mutlaka tavsiye ederiz. Koylarının yanı sıra Bodrum merkeze gelmişken Bodrum Kalesi’ni ve Bodrum Deniz Müzesi’ni de gezebilirsiniz. Muğla’nın dağlık ve kıvrımlı yollarında yapacağınız keyif ve tutku dolu yolculukta Bodrum’dan çıkıp Marmaris’in büyülü dünyasına kendinizi bırakın.

Ege ile Akdeniz Bölgesi’nin kesişim noktasında yer alan ve her yıl, yüz binlerce yerli ve yabancı turist ağırlayan Marmaris, doğal limanı, palmiye ağaçları ile süslenmiş kıyı şeridi ve mimarisi ile cennet bir destinasyon. Doğa, spor, eğlence, huzur, deniz, güneş, kum, tarih, kültür, hareketli ve canlı gece hayatı ile leziz yerel mutfak adına tüm beklentilerinizi karşılayabilecek şirin bir tatil beldesi olan Marmaris’te birbirinden güzel koyları teknelerle keşfe çıkabilirsiniz. Köyleri, antik kentleri, piknik alanları, milli parkları ve muhteşem doğası ile Marmaris ve çevresinde çok sayıda gezilecek ve görülecek yer bulunuyor. Marmaris Kalesi, Hisarönü, Dalyan, Loryma Antik Kenti, Kumbükü Koyu Marmaris’e gidip mutlaka görmeniz gereken yerler arasında. Bu kadar yeri tek bir güne sığdıramayacağınız için size konaklama için de Azmak Başı Camping ve Ekincik Kamp’ı öneririz. Yolculuğumuzun sonlarına yaklaşırken ve Muğla’da iken rotamıza Fethiye ile devam edelim.

Fethiye’nin etkileyici manzarasına kendinizi bırakın. Türkiye’nin tam anlamıyla cennet bir köşesi olan Fethiye hem denizi hem kumsalları hem de doğası ile insanı kendisine bağımlı kılan bir yer. Fethiye tatili denince akla nedense Ölüdeniz, Hisarönü geliyor daha çok. Çoğu kişi Fethiye merkezini gezmeden ayrılıyor. Oysa Fethiye merkez de gezilip görülmeyi hakkediyor. Ahşap cumbalı otantik evleriyle çarşının tarihi ruhunu ortaya koyan Paspatur‘un sokaklarında gezin. Yine de mutlaka Ölüdeniz’in Ölüdeniz olduğu yere, yani lagüne gidin. Burası milli park olarak geçiyor, motorunuzla giriş yaptığınızda ücret ödüyorsunuz. Ama bu keyfe değiyor. Ölüdeniz’e geldiğinizde uğramanız gereken yerlerden biri de Kelebekler Vadisi’dir. Deniz ile dik kayalıkların arasına saklanan sayılı güzelliklerden olan Kelebekler Vadisi kamp imkânıyla, insanı harika doğa ile dünyadan izole ediyor. Bu rotada motosiklet tutkunuza yamaç paraşütü tutkusunu eklemek için de harika bir fırsat. Fethiye’nin yamaçları ve vadileri yamaç paraşütü için oldukça elverişlidir.

Muğla turumuzu tamamlayıp Antalya’ya doğru yol aldığımızda Fethiye ve Kaş arasında bulunan Saklı Kent Kanyonu’na da uğramanızı tavsiye ederiz. Arasından gürül gürül buz gibi suların aktığı ve kayalıklarla dolu engebeli yolu ile Saklı Kent Kanyonu rotanıza ayrı bir heyecan katacak.

SON DURAK ANTALYA

Antalya’nın birbirinden güzel, eşsiz yerlerini saymakla, anlatmakla ve tavsiye etmekle bitiremeyiz. Düden Şelalesinden, Kale İçi’ne, Köprülü Kanyonu’ndan Olimpos’a adeta bir cennet. Bu nedenle bir Antalya gezisi planlamak hiç de kolay değildir. Buraya geldiğinizde rotanızı nasıl tamamlamak istediğinize karar vermelisiniz. Şehirleşmiş yapılardan uzak orman içinde ve antik yapılar içinde bungalov evlerde bir tatil geçirmek istiyorsanız mutlaka Olimpos’a uğramalısınız. Antalya yolundan Olimpos’a inen yola girdiğinizde kalp atışınız hızlanacak. Tamamen ormanın içinde olan kıvrımlarla yolda motorunuzla yapacağınız yolculuğu asla unutamayacaksınız. Tabi burada ekstra dikkatli olmakta fayda var. Güzel olduğu kadar da dar olan bu yol yaz aylarında oldukça yoğun kullanılıyor.

Antalya’ya gelmişken merkeze de mutlaka uğramalısınız. Kaleiçi’ni gezmeye nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız sizin için küçük bir rota da burada çıkaralım. Hadrian Kapısı’nın olduğu taraftan giriş yapıp sokakları dolaşarak Hıdırlık Kulesi’nin orayı bitiş noktası şeklinde belirleyebilirsiniz. Bu sokaklarda dolanma sürecinde civarınızda Saat Kulesi, Yivli Minare, Suna & İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi, Atatürk Evi gibi noktalar olduğunu da hatırlatalım, ilgi alanınıza göre bu noktalara da uğrayabilirsiniz.

Antalya şüphesiz hem yerli hem de yabancı turistler tarafından çoğunlukla deniz tatili için tercih ediliyor. Burada yer alan plajlar dünya standartları üzerinde bir yapıya sahip. Berrak ve turkuaz renkte bir deniz, altın sarısı parlak kumlu plajlar insanları kendine hayran bırakıyor. Phaselis Koyu, Maden Koyu, Adrasan Koyu, Porto Ceneviz Koyu bunların yalnızca birkaçıdır. Hepsine gitmeniz mümkün değilse de birine mutlaka uğramanızı tavsiye ederiz.

Bunların yanı sıra Antalya’nın iki tane meşhur şelalesi var: Düden Şelalesi ve Manavgat Şelalesi. Gürül gürül ve buz gibi sularıyla size kendisine aşık edecek iki ayrı doğal güzellik.

Dediğimiz gibi Antalya’nın güzelliklerini saymakla bitiremiyoruz. Sizlerin de keşfetmekle bitiremeyeceğine eminiz. Bu birinden eşsiz beş şehrimize ait rotaları oluştururken görmeniz gereken her yere değinmeye çalıştık. Size de bu rotayı keyifli ve güvenli sürüş ile taçlandırmak kaldı.

11 Mar, 21

MOTOSİKLET TUTKUNLARI İÇİN TÜRKİYE’DEKİ EN KEYİFLİ 3 ROTA

Güzel ülkemiz gerek yolları gerekse yollar boyunca uzanan manzaraları ile motosiklet tutkunları için vazgeçilmez rotalar oluşturuyor. İç Anadolu’da sonsuzluğa uzanan bozkırlar, Akdeniz ve Ege’de uçsuz bucaksız deniz manzaraları, Karadeniz’de yeşilin ve kahverenginin denize uzanan yamaçlarıyla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise hem tarihi durakları hem de Mezopotamya topraklarında olmanın harmanladığı duygular arasında keyifli sürüşler sizleri bekliyor.

Biz de bu keyifli rotaları sizin için derledik ve bu yazımızda sizinle paylaşmak istedik. Gelin şimdi hep birlikte bu rotalara göz atalım.

KARABURUN YARIMADASI

Karaburun Yarımadası İzmir’in belki de en güzel rotalarından biri olan Karaburun Yarımadası rotası Gülbahçe’den başlayıp Balıklıova, Mordoğan, Karaburun’dan devam ederek Haseki, Salman Köprü’nden ilerledikten sonra tamamlanıyor. Ege’nin en güzel manzaraları eşliğinde devam eden bu yolculukta sıcak ege suları yanı başınızda olacakken rotanızın hatıraları da sizi mutlu edecek. Yaz aylarında deneyimlenmesi çok daha olacak olan Karaburun Yarımadası rotası sıcak havalarda güzel sahilleriyle de sizleri karşılıyor.

SOĞANLI GEÇİDİ

Dünyada yer alan yollar içerisinde en tehlikeli yollar arasında kendini gösteren Soğanlı Geçidi, Ruslar tarafından 1916 yılında Trabzon işgalindeyken Bayburt’a ulaşmak için yapılmış bir yol olma özelliği taşıyor. Keskin virajları ve dar yollarıyla macera arayanlara ve adrenalin tutkunlarına davetiye yollayan bu yol Soğanlı Dağı’nın eteklerinde otuza yakın keskin virajda müthiş deneyimler yaşama imkânı sunuyor. Özellikle yağmur ve sisin eksik olmadığı yolu iki teker ile gezmek yalnızca profesyonel ve deneyimli motosiklet sürücülerinin yaşayabileceği bir deneyimken; deneyimsiz sürücüler için ise çok fazla önerilmiyor.

ARTVİN – ARDAHAN YOLU

Artvin – Ardahan Yolu 210 km’lik nefes kesen virajları, dereleri, gölleri ve yemyeşil doğasıyla Artvin – Ardahan Yolu motosiklet tutkunlarına eşsiz bir sürüş deneyimi fırsatı sunuyor. Artvin Hopa’dan başlayan rota Borçka, Şavşat ve Karagöl üzerinden ilerleyerek Ardahan’da son buluyor. Geniş kahverengi ormanlardan ve keskin virajlardan döne döne inme fırsatını sizlere sunan Artvin – Ardahan yolunu ziyaret etmenizi ancak sürüşünüz için tüm emniyet koşullarını sağlamanızı ve yolculuğa çıkmadan önce mutlaka hava durumunu kontrol etmenizi öneriyor, keyifli yolculuklar diliyoruz.